Hemşire Ayşe neredeyse üç yıldır Almanyada

ss

Hemşire Ayşe neredeyse üç yıldır Almanyada morgda çalışıyordu. Bu süre içinde her şeye alışmıştı: buz gibi kokuya, sessizliğe, ölülerin hareketsizliğine. Ama zaman geçtikçe, bu işten zengin olunamayacağını daha da iyi anladı. Aldığı maaş ancak bir oda kiralamaya ve biraz yiyecek almaya yetiyordu. Ayşe ise daha fazlasını istiyordu: kendine ait bir ev, uzak ülkelere seyahatler…

Ama dürüstçe çalışarak bu hayallere ulaşması imkânsızdı. İşte bu yüzden gizlice çalmaya başladı.
Ne meslektaşlarından, ne hastaneden… Sadece artık geri dönmeyecek olanlardan. Çünkü insanlar sevdiklerini çoğu zaman mücevherleriyle birlikte morga getirirdi: yüzükler, kolyeler, saatler… Bazen cüzdan ya da araba anahtarıyla bile. Aileler genelde bir şeyin eksildiğini fark etmezdi; çünkü ölümün şoku, her ayrıntıyı gölgelerdi.

Ayşe için bu, “kolay para” olmuştu.
Bir gün morga otuz beş yaşlarında genç bir adam getirildi. Ölüm sebebi: kalp krizi. Üzerinde pahalı kıyafetler vardı, belli ki zengin bir aileden geliyordu. Ama Ayşe’nin gözünden kaçmayan tek şey, adamın parmağındaki kocaman altın yüzüktü. Parlaklığı göz kamaştırıyordu.

“Bunun değeri büyük olmalı…” diye düşündü.

Akşamı bekledi. Nöbetçi doktor çıktıktan, hademe sedyeyi yan odaya götürdükten sonra Ayşe adamla yalnız kaldı. Bu bölümde kameraların bozuk olduğunu biliyordu, kimse fark etmeyecekti.

Yavaşça adamın yanına gitti. Yüzü sakindi, sanki uyuyordu. Ama Ayşe için o artık bir insan değil, sadece bir nesneydi. Eğilip elini uzattı. Yüzüğü çıkarmak için parmağına dokunduğu anda…

Kalbi neredeyse duracaktı! 😱 Devamını  okumak için diğer sayfaya gecebılırısnız…