Ailem içindi herşey

Ailem iflas ettiğinde başka bir seçeneğimiz kalmamıştı. Babamın tedavisi yarım kalmıştı ve evimizi kaybetmiştik. Bu yüzden, yaşı babama yakın, varlıklı bir adamla evlenmeyi kabul ettim. Kendime hep şunu söyledim: “Babam iyileşsin, sokakta kalmayalım… Ben dayanırım.” Ama evliliğimizin ilk gecesi, beklediğim hiçbir şey olmadı. Odaya girdi, yatağın yanına bir sandalye koydu ve sakin bir sesle konuştu: “Bu gece dinlen. Ben burada olacağım.” Benim adım Nuran. Gelinliğim üzerimde, yatağın kenarında sessizce oturuyordum. Odanın sessizliği ağırdı. Kapının açılması bile kalbimi sıkıştırmıştı. Kemal Bey içeri girdiğinde yüzünde yorgun ama dikkatli bir ifade vardı. Sandalyeye oturdu ve sanki bir nöbet tutar gibi sessiz kaldı. Cesaretimi toplayıp sordum: “Uyumayacak mısınız?” “Hayır,” dedi. “Her şey yolunda mı diye kontrol edeceğim.” Yorgunluktan gözlerim kapandı. Sabah uyandığımda odada değildi. İkinci gece de benzer geçti. Üçüncü gece de. Kemal Bey her gece sessizce odada olur, bir süre sonra çıkardı. Evde kimse soru sormuyor, kimse açıklama yapmıyordu. Zamanla bunun bir alışkanlık olduğunu fark ettim. Dördüncü gece garip bir şey oldu. Gece yarısı uyandığımda Kemal Bey’i yatağa biraz daha yakın dururken fark ettim. Bir şeylerin ters gittiğini hissettim. Hemen geri çekildi. “Özür dilerim,” dedi. “Uyandırmak istemedim.” O an içimde bir korku değil, bir soru oluştu. Ertesi gün dayanamadım ve sordum: “Neden geceleri bu kadar dikkatlisiniz?” Bir süre sustu. Sonra pencereye bakarak konuştu: “Çünkü bazen, fark etmeden insan kendine zarar verebilir.” “Benden mi bahsediyorsunuz?” dedim. “İkimizden de,” dedi. Sonra bana geçmişini anlattı. İlk eşini kaybetmişti. Doktorlar doğal demişti ama o, geceleri yaşanan bazı tuhaf durumları unutamıyordu. O günden sonra kimsenin yalnız kalmasını istememişti. Bir sabah bir çalışan, beni gece merdivenlerin başında dururken gördüğünü söyledi. Kemal Bey beni fark edip yanımda durmuştu. “Bak,” dedi bana sakin bir sesle. “Dikkatli olmamız gerektiğini söylüyordum.” Korktum. Ama bu korku ondan değil, bilmediğim bir şeydendi. “Hiç dinlenmiyorsunuz,” dedim. “Çünkü sorumluluk uyumaz,” diye cevap verdi. Bir gece elektrikler kesildi. O karanlıkta ilk kez onun gerçekten endişelendiğini hissettim. “Ya ben korkarsam?” dedim.
“Ben buradayım,” dedi. “Bu yeter.” Bir süre sonra bana hastalığını açıkladı. Zamanı sınırlıydı. “Seni yalnız bırakmak istemedim,” dedi. “Bu yüzden bu evliliği kabul ettim.” “Yani bu bir anlaşma mıydı?” diye sordum. Başını salladı. “Hayır. Bu bir sorumluluktu.” Zamanla korku azaldı. Yerini güven aldı. Sonra bir gün aniden rahatsızlandı. Hastanede doktor bana sordu: “Ona ne oluyorsunuz?” Bir an duraksadım. Sonra net bir şekilde söyledim: “Eşim.” Uyandığında ilk sorduğu şey şuydu: “İyi misin?” “İyiyim,” dedim. “Şimdi sıra bende.” Bir hemşire bana gerçeği
anlattı. Kemal Bey’in ilk eşini defalarca benzer durumlardan kurtardığını söyledi. İnsanlar onu tuhaf sanmıştı ama o sadece korumuştu. Son kez zor bir gece yaşadım. Uykumda kalktığımı hatırlıyorum. Ama bu kez yalnız değildim. Karşımda Kemal Bey vardı. “Dur,” dedi sakince. Durdum. Elimi tuttu. “Geçecek,” dedi. Ve geçti. Sonrasında bir daha hiç o durumlar yaşanmadı. Evi sattık. Babam iyileşti. Küçük, sakin bir kasabaya taşındık. Tek bir ev. İki insan. Aynı anda dinlenebildik. Yıllar sonra, Kemal Bey sessizce hayata veda etti. Yanında oturdum. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Artık korku yoktu. Bazen en sessiz görünen insan, en büyük sorumluluğu taşır. Ve bazen güven, korkudan daha güçlüdür.

Son yorumlar