Annem Üç Gündür Uyuyor 7 Yaşındaki Bir Kız İkiz Bebeklerini Kurtarmak İçin El Arabasıyla hastaneye gitti

gffhf

2. 44 Numara’daki Ev

Birkaç saat sonra, Dr. Mehmet Karahan, görevli çocuk doktoru, yanında koltuğunun altında bir dosya taşıyan sosyal hizmet görevlisi Deniz Yılmaz ile birlikte odaya girdi.

“Merhaba, Lina. Sadece birkaç soru sormak istiyoruz, anneni daha iyi anlayabilmemiz için, olur mu?”

Lina dizlerini kollarının arasına alarak sordu:
“Bizi ayıracak mısınız?”

Dr. Karahan onunla aynı hizaya diz çöktü.
“Hayır, kimse kimseyi ayırmayacak. Sadece neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz.”

Lina tereddüt etti.
“Annemin uyanmasına yardım eden biri var mı?”

Deniz ve doktor birbirlerine sessiz bir bakış attılar — kelimelere gerek olmayan bir bakış.

“Şu anda evinde insanlar var,” dedi Deniz yumuşak bir sesle.
“Ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.”

Lina yavaşça başını salladı ve cebinden buruşuk bir kâğıt çıkardı.
“Bu bizim evimiz,” diye fısıldadı.
Kâğıtta titrek bir çizim vardı — mavi bir ev, büyük bir ağaç ve üzerinde düzensiz sayılarla yazılmış 44 numarası.

“Yolu unutmayayım diye numarayı cebime koydum,” dedi.

Dr. Karahan’ın boğazı düğümlendi.
“Ne kadar yürüdün, Lina?”

Kız bir süre düşündü.
“Güneş yorulup yıldızlar çıkana kadar.”

O akşamüstü, Komiser Murat Koç ve Dedektif Cem Arda, Lina’nın çiziminden yola çıkarak kasabanın dışındaki toprak yolu takip etti.
Ve sonunda buldular — kırık çitli, sessiz bir öğleden sonra ışığında duran küçük mavi bir ev.

İçeride hava ağırdı.
Mutfak tezgâhında boş mama kutuları, yıkanmış ve dizilmiş biberonlar vardı.
Buzdolabına asılı bir beslenme çizelgesi — ölçüler, saatler ve çocuk el yazısıyla atılmış küçük onay işaretleri.

Yatak odasında, Aslı Meren, 28 yaşında bir kadın, baygın ama hala hayattaydı.
Yatağının yanında ıslak havlular, küçük kaşıklar ve yarısı dolu su bardakları duruyordu.

“Belli ki ailesini hayatta tutmaya çalışmış,” dedi Cem sessizce.

“Hayır,” diye yanıtladı Murat, sesi kısık.
“Onun kızı tutmuş.”


3. Sessizliğin Ardındaki Gerçek

Hastanede, Dr. Karahan Aslı’nın dosyasını inceledi:
Ağır susuzluk, yetersiz beslenme ve tedavi edilmemiş doğum sonrası depresyon komplikasyonları.

Başını kaldırıp Hemşire Ayşe Demir’e baktı ve iç çekti.
“Eğer o küçük kız annesine su vermeye devam etmeseydi, şimdi burada olamazdı.”

Ertesi sabah Lina uyandığında, Ayşe yanındaydı.
“Evini buldular tatlım,” dedi gülümseyerek. “Annen şimdi başka bir hastanede. Doktorlar onu uyandırmaya çalışıyor.”

“Hâlâ uyuyor mu?” diye sordu Lina sessizce.
“Evet,” dedi Ayşe, “ama gözlerini açarken senin adını söyledi.”

Lina uzun süre tavana baktı.
“Onu kaç kere uyandırmaya çalıştığımı sayardım. Ona suyu kaşıkla verdim, bebekler için bana öğrettiği gibi.”

“Her şeyi doğru yapmışsın,” dedi Ayşe, gözyaşlarını tutarak.
“Onların hepsini sen kurtardın.”

O öğleden sonra, çocuk psikoloğu Dr. Rüya Aksoy Lina’nın odasına geldi, elinde küçük bir oyuncak bebek setiyle.
“Bana evde normal bir günün nasıl geçtiğini gösterebilir misin?” diye sordu.

Lina bebekleri dikkatlice dizdi — bir anne ve üç çocuk.
“İyi günlerde annem erken kalkar, bebekleri beslerken şarkı söylerdi,” dedi.
“Ama bazen kalbi çok ağırlaşırdı. Ben ona çay getirirdim, bebeklerin sessiz olmasına dikkat ederdim.”

Dr. Rüya fark etti ki Lina her defasında kendi bebeğini anne ile bebeklerin arasına koyuyordu — sanki onları birbirine bağlayan köprü gibiydi.

“Senin yaşında biri için bu çok büyük bir sorumluluk,” dedi yumuşakça.

Lina omuz silkti.
“Annem hep derdi, ‘Sen yaşlı bir ruhla doğdun’ diye.”


4. Kendi Evi

Haftalar geçti.
Aslı yavaş yavaş bilincini kazandı ve uzun bir iyileşme sürecine girdi.
Ama bir sorun vardı — rehabilitasyonu aylar sürecekti.
Çocukların kalabileceği güvenli bir yer gerekiyordu.

O gece Ayşe uyuyamadı.
Eşi vefat ettikten sonra evi yıllardır sessizdi.
Kırk yıldır hemşireydi; hep başkalarının çocuklarını iyileştirmişti.
Ama artık gözlerinin önünden o cesur gözlü küçük kızı çıkaramıyordu.

Ertesi sabah, Dr. Karahan’ın ofisinin kapısını çaldı.

“Ben lisanslı bir koruyucu aileydim,” dedi. “Sertifikam hâlâ geçerli. Lina ve ikizleri evime almak istiyorum.”

Doktor şaşkınlıkla başını kaldırdı.
“Bu büyük bir karar, Ayşe.”

“Biliyorum,” dedi kararlılıkla. “Ama o çocukların bir arada kalması gerekiyor.
Ve belki de… benim de onlara ihtiyacım var.”

Bir hafta sonra Lina, Ayşe’nin Çınar Sokak’taki sıcak evine taşındı.
Misafir odası, renkli yatak örtüleri, çizim yapabileceği bir masa ve oyuncak raflarıyla baştan aşağı yenilenmişti.
İkizler, karşı odadaki güneş dolu bir bebek odasında uyuyordu.

İlk birkaç gece Lina neredeyse hiç uyumadı.
Sürekli sessizce kalkıp bebeklerin nefes alıp almadığını kontrol etti.
Ayşe onu sık sık beşiklerin başında ninni söylerken buldu.

Bir akşam, Lina ikizleri örtülerine sararken Ayşe yumuşakça konuştu:
“Annen her geçen gün daha da güçleniyor.”

“Onu ne zaman görebileceğim?” diye sordu Lina.

“Yakında. Ve emin ol, seninle gurur duyacak.”

Lina tereddüt etti.
“Sadece… beni hatırlamasını istiyorum.”

“Unutması mümkün değil,” dedi Ayşe.
“Sen onun kalp atışısın.”


5. Ziyaret

Ilkbaharın serin bir sabahıydı.
Minibüs Söğüt Deresi Rehabilitasyon Merkezi’nin önünde durdu.
Lina’nın elleri titriyordu, ikizlerin bebek arabasını tutuyordu.
Ayşe eğilip fısıldadı:
“Hazır mısın, tatlım?”

Cam kapıların ardında annesini gördü — bir tekerlekli sandalyede, çiçek açmış bir kiraz ağacının altında oturuyordu.
Daha zayıf görünüyordu ama gözleri açıktı — berrak ve arayış dolu.

“Anne!” diye bağırdı Lina, koşarak ona sarıldı.
Aslı kollarını açtı, tam zamanında.

Uzun süre konuşmadan birbirlerine sarıldılar.
Gözyaşları aktı ama artık sadece hüzünden değil —
Rahatlama, sevgi ve affediş doluydu.

“Bir bakayım sana,” dedi Aslı, kızının yüzünü elleriyle kavrayarak.
“Benim cesur kızım… Sözünü tuttun.”

“Tuttum,” fısıldadı Lina.
“Mert ve Elif’e ben baktım.”

Aslı’nın eli titredi, Lina’nın alnındaki bir tutam saçı geriye itti.
“Ve beni de kurtardın.”


6. Mektup

O öğleden sonra Lina, Dr. Karahan’la birlikte aynı kiraz ağacının altında oturdu.
Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkardı.
“Bunu annemin çekmecesinde buldum,” dedi. “Sanırım bana yazmış.”

Doktor kâğıdı dikkatle açtı.
Titrek bir el yazısıyla yazılmıştı:

“Sevgili Lina, eğer bunu okuyorsan, bana bir şey olmuş demektir.
Hiçbiri senin suçun değil.
Sen benim ışığımsın, gücümsün ve başıma gelen en güzel şeysin.
Seninle kalmak için savaş veriyorum.
Eğer karanlık bir süreliğine kazanırsa, bu pes ettiğim anlamına gelmez.”

Dr. Karahan zor yutkundu.
“Bu, zaten bildiğimiz şeyi kanıtlıyor,” dedi sessizce.
“Annen asla vazgeçmemiş.”

Lina mektuba uzun süre baktı, sonra başını hafifçe salladı.
“Ben de öyle düşünmüştüm. Sadece emin olmak istedim.”


7. Yeni Bir Başlangıç

Yaz geldiğinde, Aslı rehabilitasyondan çıkacak kadar güçlenmişti.
Hikâyelerinin yayılmasıyla birlikte başlatılan Aile Destek Girişimi sayesinde,
hastaneye ve Ayşe’nin evine yakın, destekli bir daireye taşındılar.

Taşınma günü, Ayşe’nin verandasında kutular diziliydi:
“Lina – kitaplar”, “İkizler – kıyafetler”, “Mutfak”.
Lina elinde kelebeklerle süslenmiş günlüğünü taşıyordu —
içinde mavi ev, hastane, Ayşe’nin evi ve yeni apartmanlarının çizimleri vardı.

Veda zamanı geldiğinde Ayşe ona sarıldı.
“Beni ziyaret edeceksin, değil mi?”

“Elbette,” dedi Lina ve katlanmış bir kâğıt uzattı.
Üzerinde iki ev, aralarında kalplerle dolu bir çizgi vardı.
“Bak, hâlâ bağlıyız. Artık kesik çizgiler değil — sağlam olanlar.”

Ayşe’nin gözleri doldu.
“Sen bambaşka bir çocuksun, Lina.”

Komiser Murat ve Dedektif Cem de geldiler.
Lina’ya çerçeveli bir tablo uzattılar —
bir yanında onun mavi evi çizimi, diğer yanında gülümseyen aile fotoğrafı.

“Başladığın yerden,” dedi Murat,
“geldiğin yere kadar.”


8. Bir Yıl Sonra

Hastane konferans salonunda bir afiş asılıydı:
“Lina Meren Aile Destek Programı – 1. Yıl Dönümü”

Dr. Karahan kürsüye çıktı, gurur dolu bir sesle konuştu:
“Bir küçük kızın cesaretiyle başlayan bu hikâye,
şimdiden elli aileye umut oldu.
Bugün hayatta kalmayı — ve yeniden doğmayı kutluyoruz.”

Ön sırada Aslı oturuyordu; sağlıklı, ışıl ışıl.
Kucağında ikizler, yanında Ayşe.
Ve aralarında — artık dokuz yaşında olan Lina, elinde bir dosya tutuyordu.

Dr. Karahan konuşmasını bitirdiğinde, Lina mikrofona doğru yürüdü.
Sesi netti, gözleri parlıyordu.

“Annem der ki, aile demek zorlukta birbirine bakan insanlar demek,” dedi.
“Ama bence toplum demek, bir ailenin yardıma ihtiyacı olduğunu fark edip gerçekten yardım eden insanlar demek.”

Dosyayı açtı, çizimlerini gösterdi:
mavi ev, hastane, Ayşe’nin evi ve ışıkla dolu yeni apartmanları.

“Bu, bize yardım eden herkes için,” dedi.
“Bir daha hiçbir çocuk yardım bulmak için el arabası itmek zorunda kalmasın.”

Salon ayağa kalktı, alkışlar uzun süre dinmedi.


9. Bahçe

O akşam, yeni apartmanlarının yakınındaki küçük parkta Lina piknik örtüsüne oturmuş, yeniden resim yapıyordu.
İkizler yakında oynuyor, Ayşe onları salıncakta sallıyordu.

Aslı yanına eğildi.
“Ne çiziyorsun şimdi?” diye sordu.

Lina gülümsedi.
“Bizim ailemizi — birlikte kurduğumuz aileyi.”

Kâğıtta, ortasında iki bebek olan, el ele tutuşmuş bir çember çizmişti.

Aslı uzun süre kızına baktı.
Yıllardır ilk kez kalbi hafifti.

Ve güneş ufkun ardına inerken,
sayfanın arka planında bir el arabasının silueti belli belirsiz duruyordu —
artık bir mücadele sembolü değil,
onları buraya kadar taşıyan gücün simgesi olarak.