Annemin yanına gitmek için otobüs param bile yoktu

otobus

Poşetin düğümlerini çözerken parmaklarım titriyordu. Efe kucağımda huzurla uyuyordu ama içimde bir fırtına kopuyordu. Bir yandan “ya kötü bir şeyse” diye korkuyor, diğer yandan merak beni kemiriyordu. Son düğümü çözdüğümde küçük bir tomar para çıktı karşıma. Biraz eski, ama dikkatlice katlanmış banknotlardı. Üzerinde mavi bir lastik vardı. Altında ise küçük, katlanmış bir kâğıt parçası. Kâğıdı açtım. Titrek ama temiz bir yazıyla şöyle yazıyordu:

“Bazen bir koltuk değişimi, bir hayatı biraz olsun rahatlatabilir.

Bebeğiniz için birkaç battaniye, belki biraz süt alırsınız. Hakkınızı helal edin.” Gözlerim doldu. O an etrafımdaki dünya sessizleşti. Motor sesi bile uzaklaştı sanki. O adam… Yüzü aklımda hâlâ netti — ne gösterişliydi, ne de sıradan. Ama gözlerinde bir şey vardı… anlayış, belki de kendi geçmişinden bir yankı. Kâğıdı göğsüme bastırdım. İçimde bir sıcaklık yayıldı, uzun zamandır hissetmediğim bir güven duygusu. Para çok değildi, ama benim için o anda dünyalar değerindeydi. Sanki birinin “Yalnız değilsin” deyişi gibiydi bu. Efe’nin başını okşadım. Küçücük yüzü battaniyenin altından görünüyordu. Fısıldadım:

“Bak oğlum… bazen iyilik, hiç tanımadığın birinin sessiz elinden gelir.”

Otobüs yeniden hareket etti. Pencereden dışarı baktım, yağmur yeni başlamıştı. Damlalar camdan aşağı süzülürken içimden bir dua ettim:

“Allah o adama ne dileği varsa versin…”

Sonra poşeti dikkatlice çantama koydum. Efe’yi kucağımda biraz daha sıkıca tuttum. Ve uzun zamandır ilk defa, gözlerimi kapattığımda içim biraz huzurluydu.