Ben Ayten Elli yaşımdayım

“Oğlunun arkadaşıyım.”

O cümle havada dondu kaldı.
“Ben senin oğlunun arkadaşıyım,” dediğinde…
Sanki içimden biri kalkıp gitti.

Dilim tutuldu.
Elim çantamda, gözüm kapıda.
Kafamda tek bir cümle dönüyor:
Ben ne yaptım?

Adam ayağa kalktı.
“Abla yanlış anlama,” dedi.
“Bu sadece bir oyun değildi. Sen gerçekten çok güzelsin.”

Bir kahkaha attı.
Telefonunu çıkardı.
“İstersen buradan çıkmadan önce seninle birkaç güzel anı daha paylaşabiliriz.”

Ben sustum.
Gözüm, odanın aynasındaki kadına takıldı.
Yabancıydı o kadın.
Ama gözleri… gözleri bendim.

Adam kapıya yöneldi.
Ardına döndü:
“Şaka gibisin be abla. Oğlun senin resmini gösterip ‘Bu kadın hâlâ genç gibi davranıyor’ derken biz inanmazdık.”

Ben hâlâ konuşamıyordum.

Kapıdan çıkarken sadece fısıldadı:
“Hesap şuraya yatırılıyor. Sen bilirsin.”

Ve gitti.

Ben o gece otelden çıkmadım.
Pencere önünde sabaha kadar oturdum.
Sonra sabah otobüsüne bindim.
Eve döndüm.

Ve o gün, ilk iş…
Facebook hesabımı sildim.

Ama asıl bomba akşam geldi.
Oğlum aradı.
Sesi titriyordu.
“Anne… Sen geçen hafta gerçekten İstanbul’a geldin mi?”

Yutkundum.

“Evet,” dedim. “Geldim.”

Telefon sessizleşti.
Ve oğlum sadece şunu söyledi:

“Anne… Beni neden kendi arkadaşlarıma rezil ettin?”