Beni yargılamadan önce dinleyin.

Kanepeye uzanmış, yorgunluğun ağırlığıyla gözlerimi kapamıştım. Birden Sinan’ın bana doğru eğildiğini hissettim. Gözlerimi açtığımda bana öyle bir bakıyordu ki, içinde sanki yılların birikmişliği vardı. O an kalbim çok hızlı çarptı. Ne yapacağımı bilemedim. Sinan’ın gözlerindeki duyguyu hemen fark ettim, bir adım daha atmasına izin verirsem yanlış bir yola girilecekti. Hemen toparlandım ve derin bir nefes alarak ona baktım:

“Sinan, bak oğlum,” dedim, sesim biraz titreyerek. “Senin annenin yerini tutamam belki ama yıllardır sana bir anne gibi davrandım. Benim de bazen eksiklerim oldu ama seni hep sevdim, hep korudum. Şimdi bakışlarından anlıyorum ki içinden geçenler seni de şaşırtıyor olabilir. Bu duygular gelip geçici, lütfen kendine hâkim ol. Çünkü ben senin annen sayılırım. Sana yanlış yapmam. Sen de bana yanlış yapma.”

Sinan utandı, yüzü kıpkırmızı oldu. Başını öne eğdi, fısıltıyla “Haklısın” dedi. Sessizlik oldu, sadece saat tik takları duyuluyordu. İçimden ise bir rahatlama geçti. O an fark ettim ki aslında bu sınav sadece Sinan için değil, benim için de bir sınavdı. Şayet gözlerimi kapatsaydım, görmezden gelseydim ya da yanlış bir adım atsaydım, hem kendi onurumu hem de ailemizi kaybedecektik.

Ertesi sabah erkenden kalktık, birlikte kahvaltı yaptık. Konuya hiç dönmedik. Yol boyunca Sinan sessizdi ama bir ara bana dönüp, “Sen haklıydın, bana ders oldu. Ben seni kırmak istemezdim” dedi. Onun bu olgun davranışı beni gururlandırdı.

Köyden döndüğümüzde eşime hiçbir şey anlatmadım. Ama içimden şunu geçirdim: Hayatta her insanın önüne sınavlar çıkar. Bazen bu sınavlar çok ince bir çizgiden ibarettir. Bir söz, bir bakış, bir anlık zayıflık… Ama asıl önemli olan o çizgiyi aşmamak. İnsan kendine, değerlerine, ailesine sahip çıkmalı.

Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, o geceyi hiç unutmadım. Çünkü Sinan’a da bana da büyük bir ders oldu: saygı, sınır ve değerler olmadan hiçbir sevgi gerçek olmaz.