Bir aylık iş seyahatinden sonra nihayet evime dönmüştüm

Kapı aralandığında odanın içinden yayılan koku yüzüme çarptı. Bu koku yabancı değildi… tam tersine fazlasıyla tanıdıktı.

O an içimde bir uğultu başladı. Aklıma tek bir isim geliyordu ama bunu düşünmek bile istemedim. O koku, yıllardır yan yana olduğum, bana en yakın insanlardan birine aitti.

“Haydi içeri gir,” dedi Zeynep, sesindeki heyecanı saklamaya çalışarak. Dudaklarının kenarında yapay bir gülümseme vardı. Beden dili, bana yaklaşırken bile huzursuzdu; gözleri sürekli kaçıyordu.

Odaya adımımı attığımda kalbim hızla çarpmaya başladı. Yatak odasında her şey düzenliydi ama fazlasıyla düzenli… sanki dakikalar önce aceleyle toparlanmış gibiydi. Nevresimler yeni serilmiş, masa üzerindeki eşyalar gelişigüzel yerleştirilmişti.

Zeynep’in elleri titriyordu. Bana sarılmak isterken kolunu hızla geri çekti. O an göz göze geldik. İçinde gizlemeye çalıştığı bir korku vardı.

Ben hiçbir şey söylemedim. Sadece etrafa bakındım. İçimdeki huzursuzluk, artık inkâr edemeyeceğim kadar büyüyordu. Çünkü burnuma gelen o tanıdık koku hâlâ odanın içinde asılıydı… ve bu koku bana en yakın dostum Serkan’a aitti.

İçimde buz gibi bir soğukluk yayıldı. Henüz emin değildim ama kalbim bana çoktan cevabı vermişti.