Biz doğuluyuz, bizim erkeklerimiz çarşı pazar gezmemize izin vermezler.

IMG 20251126 WA0030

Depoya doğru adım attığım anda, içimde tarif edemediğim bir sıkışma oldu. Manavcı bir şey söylemek üzereydi ama ben o an, sanki biri omzuma dokunmuş gibi irkildim. İçimde bir ses yükseldi:

“Ben ne yapıyorum?”

O küçük, daracık odanın kokusu, sessizliği… Kalbim öyle hızlı atıyordu ki kendimi duyabiliyordum. Bir an gözümün önüne eşim geldi—her sabah evden çıkarken bana baktığı o güven dolu bakışı hatırladım. Çocuklarım aklıma geldi. Evimdeki huzur, sıcaklık, yılların emeği, iyisiyle kötüsüyle biriktirdiklerimiz…

Bir adım geriledim.

Manavcı şaşkınlıkla bana baktı.
“Bir şey mi oldu?” dedi.

Derin bir nefes aldım.
“Ben… buraya gelmemeliydim. Yanlış bir adım atıyordum. Bu durum hoşuma gitmedi, kendime yakıştıramadım,” dedim. Sesim titriyordu ama içimden geçen buydu.

Adam bir şey söylemeye çalıştı ama sözünü kestim:
“Bakışların, konuşman… belki hoşuma gitmiş olabilir ama bu benim zayıflığımdı. Benim bir ailem var. Bugün buraya gelmek büyük bir hataydı. Lütfen bir daha böyle bir şey olmasın.”

Manavcı gözlerini yere indirdi.
“Tamam,” dedi kısık bir sesle. “Seni rahatsız etmek istemem.”

Ben hızlıca geri çıktım. Kapıdan dışarı adım atınca hava daha da kararmıştı. Sokaktaki serinlik yüzüme çarpınca kendime biraz daha geldim. Yürürken kalbim hâlâ hızlı hızlı atıyordu ama içimde bir rahatlama vardı, sanki bir uçurumun eşiğinden son anda dönmüştüm.

Eve vardığımda çocuklar seslenerek koştu, kapıyı açtılar. O an içimde kocaman bir sıcaklık yayıldı.

“Burası benim yerim,”