Bu çocuğun adı Mehmet’ti

On beş yıl önce, Bursa–Eskişehir yolu üzerinde meydana gelen feci bir otobüs kazası, küçük bir çocuğun hayatını tamamen değiştirdi. Adı Mehmet Yılmazdı. Kazadan sonra hayatını kaybettiği düşünüldü. Ancak gerçekte, Mehmet’i Ayvalık açıklarında yaşlı bir balıkçı olan Ali Dede, enkaza tutunmuş halde bulup kurtardı.

Mehmet, kim olduğunu hatırlamadan büyüdü. Ne ailesi vardı, ne hatırladığı bir soyadı. Tek bildiği, kolundaki paslanmış bileklikte yazan isimdi: “Mehmet.”

Zorluklara rağmen hayata tutundu. Gün boyu limanda çalıştı, geceleri okudu. Azmi sayesinde burs kazanıp yurt dışına gitti. Yıllar sonra İstanbul’a geri döndü; “Ufuk Teknoloji” adında dijital çözümler üreten büyük bir teknoloji şirketinin kurucusu oldu.

Ama içinde hep aynı boşluk kaldı: “Ailem nerede? Beni hatırlıyorlar mı?”

2. Geri Dönüş

Mehmet sonunda özel dedektifler tuttu. Aylar süren araştırmaların ardından gerçek ailesini buldu:

Babası: Ahmet Yılmaz,

Annesi: Fatma Yılmaz,

Şehir: İzmir,

Sahip oldukları: Büyük bir mobilya mağazası zinciri.

Yeni çocukları: Elif ve Murat.

Yıllar önce oğullarını her yerde aramışlardı… fakat zaman geçtikçe acı azaldı, zenginlik ve rahatlık arttı, arayış sessizce sona erdi. Mehmet artık sadece bir hatıra olmuştu.

Mehmet kızmadı. Sadece görmek istedi: “Beni hâlâ seviyorlar mı?”

3. Tekerlekli Sandalyedeki Yabancı

Bulutlu bir öğleden sonra, Yılmaz ailesinin görkemli evinin kapısına tekerlekli sandalyede genç bir adam geldi. Üzerinde sade kıyafetler, yüzünde güneşin izleri vardı, ama gözleri nezaketle doluydu.

Yavaşça konuştu:
“Affedersiniz… Benim adım Mehmet. Çocukken terk edildim. Yıllar önce oğullarını kaybeden bir ailenin burada yaşadığını duydum. Sadece… hâlâ hatırlayıp hatırlamadığınızı öğrenmek istedim.”

Fatma Hanım’ın kalbi sıkıştı; isim tanıdıktı, gözler tanıdıktı. Fakat Ahmet Bey sertçe karşılık verdi:
“Ve biz buna inanacağız, öyle mi? Kaç sahtekâr geldi böyle hikâyelerle!”

Mehmet başını eğdi.
“İsterseniz DNA testi yapabiliriz. Ben sadece… anne babam hâlâ hayatta mı bilmek istedim.”

Fatma Hanım gözyaşlarını tutamadı:
“Ahmet… belki de bir bakalım. Belki gerçekten odur…”

Ahmet Bey öfkeyle bağırdı:
“Aklını mı kaybettin? İki çocuğumuz, bir itibarımız, koskoca bir işimiz var! Bu sakat dilenciyi eve mi alacağız? İnsanlar ne der?”

Mehmet hafifçe gülümsedi, ama gözlerinde acı vardı.
“Anlıyorum. Merak etmeyin, sizi rahatsız etmeyeceğim. Sadece… bir kez görmek istemiştim.”

Kapı kapandı. Yağmur başladı. Ve Mehmet, tekerlekli sandalyesiyle yavaşça uzaklaştı.

4. Gerçeğin Masası

Üç gün sonra, Yılmaz ailesine İstanbul’da düzenlenen büyük bir yardım gecesi için davetiye geldi. Ev sahibi: Ufuk Teknoloji.

Işıklar söndü, sunucu sahneye çıktı:
“Şimdi, Ufuk Teknoloji’nin kurucusu ve başkanı Sayın Mehmet Yılmaz’ı sahneye davet ediyoruz!”

Salonda alkışlar yükseldi. Fatma Hanım ve Ahmet Bey donup kaldı. Sahneye yürüyen adam… o çocuktu. Sandalyede değil, dimdik ayakta.

Mehmet konuşmaya başladı:
“Bu, ailesini kazada kaybettiğini sanan bir çocuğun hikâyesi… Yıllar sonra ailesini buldu. Ama onlar, onu fakir olduğu için… yürüyemediği için reddetti.”

Salon sessizleşti. Fatma Hanım ağlayarak sahneye koştu:
“Mehmet! Oğlum! Bizi affet! Bilemedik… tanıyamadık…”

Mehmet’in gözleri doldu ama sesi sakindi:
“Hayır anne… Tanıdınız. Ama kabul etmediniz. Eğer bugün hâlâ o sandalye içinde olsaydım… beni yine sarılır mıydınız?”

Ahmet Bey dizlerinin üzerine çöktü:
“Oğlum… korktuk, utandık… bize bir şans ver…”

Mehmet başını salladı.
“Beni affetmenizi istemiyorum. Yağmurun altında bıraktığınız o çocuğu bulun. O artık yok. Karşınızda duran… bağışlayan değil, sadece hatırlayan bir adam.”

Ve sahneden indi.

5. Pişmanlığın Sessizliği

O geceden sonra Yılmaz ailesinin hayatı değişti. Gazeteler manşet attı:
“Anne babasının sevgisini sınayan milyarder.”

Fatma Hanım her gün balkon köşesinde fısıldadı:
“Mehmet… oğlum… bir kere olsun geri dön…”

Ama dönmedi.

Mehmet ise İstanbul’daki ofisinde yetimhanelere, kimsesiz çocuklara yardım etmeye devam etti. Çalışanlarına hep aynı cümleyi söylüyordu:
“Yoksulluk insanı bitirmez… Sevgi eksikliği bitirir.”