Bu yanlıştan nasıl kurtulacağımı bilmiyorum

Sessizliğin İçinden Gelen Güç: Kalbini Dinleyen Bir Kadının Hikayesi
Yeni bir hayata adım atmanın heyecanı içindeydim. Evliliğimiz henüz tazeydi. Her şey yepyeniydi: evimiz, düzenimiz, duygularımız… Eşim fabrikada vardiyalı çalışıyordu. Özellikle gece vardiyalarında evde yalnız kaldığımda içimde garip bir tedirginlik oluşuyordu. Karanlık, sessizlik ve bazen gök gürültüsüyle birleşince huzursuzluğum artıyordu. Ama zamanla buna da alışmaya başladım. Çünkü insan, alışır. Mecbur kaldığında cesaretini keşfeder.
Evlilikten kısa bir süre önce eşimin annesi vefat etmişti. Kayınpederim köyde yalnız kalıyordu. Eşim bir gün, “Babamı çağıralım, bizde kalsın. Hem o yalnız kalmaz hem de sen,” dediğinde önce tereddüt ettim. Ama sonra düşündüm… Belki de evde bir ses, bir nefes olması bana da iyi gelecekti. “Tamam,” dedim. İçimden bir ses, “Bu hepimiz için iyi olabilir,” diyordu.
Kayınpederim geldiğinde, tahmin ettiğimden çok daha sıcakkanlı ve neşeliydi. Hoş sohbetti, hayata dair çok güzel hikâyeleri vardı. Eşim sessiz, içine kapanık biriydi ama kayınpederim tam tersiydi. Onunla sohbet etmek, birlikte çay içmek, mutfakta yardımlaşmak bana huzur veriyordu. Ev artık daha canlıydı. Birbirimize hayatı anlattık; o bana gençliğini, ben ona yeni evliliğin karmaşık duygularını…
Bir gece… Dışarıda fırtına vardı. Yağmur pencerelere vuruyor, gökyüzü adeta öfkelenmiş gibiydi. Eşim gece vardiyasındaydı. Uyumaya çalıştım ama kalbimde o tanıdık tedirginlik vardı. İçimde çocukluğumdan kalan bir korku… Derin bir nefes aldım ve kendimi bir anda kayınpederimin odasının kapısında buldum. Kapıyı tıklayıp, “Baba, korkuyorum,” dedim.
Gülümsedi. “Gel kızım, otur biraz,” dedi. Oturdum. Biraz sohbet ettik, geçmişten konuştuk. Bana annesinden kalan eski bir dua kitabını gösterdi. “İnsan bazen yalnız hissettiğinde dua eder. Çünkü dua bir bağdır,” dedi. Bu söz içime işledi. O gece, korkularımı sadece yatıştırmadım; onları tanıdım.
Ertesi sabah içim rahattı. Ama aynı zamanda bir şey fark etmiştim: Evde herkesin birbirine karşı sınırları, alanı ve duygusal dengesi olmalıydı. Bu yakınlık, her ne kadar güven verici olsa da, duygusal bir dengenin korunması gerektiğini öğretti bana.
Zamanla evdeki iletişim daha dengeli hale geldi. Kayınpederim de bu farkındalığı sezmiş olacak ki, bana karşı çok daha ölçülü ve mesafeli davranmaya başladı. Artık her şey yerli yerine oturuyordu. Bu, bir mesafe değil, karşılıklı saygıydı.
O günden sonra şunu öğrendim:
Duygular bazen karmaşık olabilir. Korkular, yalnızlık, anlayış arayışı bizi farklı yönlere çekebilir. Ama kalbimizi dinlersek ve iç sesimizi duyarsak, doğru yolda ilerlememiz mümkün olur.
O fırtınalı gece, bana sadece gök gürültüsünü değil, içimde sakladığım pek çok duyguyu da duyurdu. Kayınpederimin yanında otururken, bir yandan korkularım hafifliyor, bir yandan da geçmişimden gelen duygularla yüzleşiyordum. Bazen bir bardak çayın buharında, bazen eski bir kitabın sayfalarında insan kendi kalbiyle konuşurmuş… O gece ben bunu yaşadım.
İçimde hâlâ bir tedirginlik vardı ama aynı zamanda bir farkındalık da doğmuştu. Ben bir gelindim, ama aynı zamanda bir kadındım. Kendime, ilişkilerime, evliliğime karşı sorumluluklarım vardı. O gece bir şeyi daha fark ettim: Sınırlar sadece korumak için değil, ilişkileri daha sağlıklı ve uzun ömürlü kılmak içindir. Her şeyin dozunda, yerinde ve doğru zeminde olması gerekiyordu.
Ertesi gün biraz daha düşünceliydim. Kayınpederim de o gece yaşananlardan sonra bana karşı daha dikkatli, daha mesafeli ama hâlâ sevecen ve saygılıydı. Bu olgun yaklaşımı, onu daha da takdir etmemi sağladı. Demek ki bazı insanlar, sınırı fark ettiğinde adım atmak yerine geri çekilerek saygı gösterebiliyormuş. Bu da ayrı bir erdemdi.
Ben ise kendi içimde bir adım daha atmak istedim. O gün eşime oturup içimi döktüm. Ona olan sevgimden, evliliğin başındaki duygusal dalgalanmalarımdan, yalnızlık korkumdan bahsettim. “Senin yanında olmak istiyorum ama bazen senin suskunluğunla baş başa kalıyorum,” dedim.
Eşim uzun uzun dinledi. İlk kez bu kadar açık bir konuşma yapıyorduk. Elimi tuttu ve “Bana anlatman çok değerli,” dedi. “Ben suskunum, çünkü duygularımı nasıl anlatacağımı bilmiyorum bazen. Ama bu demek değil ki seni duymuyorum,” diye ekledi. Gözlerim doldu. İşte o an, sadece konuşmamıştık; birbirimizin ruhuna dokunmuştuk.
Evliliğimizde iletişimin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha anlamıştık. O günden sonra akşam yemeklerinde sohbet etmeye, birlikte kitap okumaya, film izlemeye başladık. Eşimle aramızdaki o mesafeyi kelimelerle kapatmaya başladık.
Kayınpederim de bir süre sonra kendi köyüne dönmek istedi. “Siz artık kendi düzeninizi kurdunuz,” dedi gülümseyerek. Ayrılırken elimi tuttu, gözlerimin içine baktı ve şöyle dedi:
“Sen güçlü bir kadınsın. Kalbini dinlemeyi bilen birisin. Bu dünyada herkes kendi iç sesini bu kadar net duyamaz. Sana hayran oldum.”
Bu sözler beni derinden etkiledi. Belki de o gece yaşadığımız sınır anı, her birimizin kendi içine dönmesine sebep olmuştu. Hepimiz, yaşadığımız küçük bir anı büyütüp koca bir farkındalığa dönüştürmüştük.
Yıllar Sonra…
Şimdi evliliğimizde birkaç yılı geride bıraktık. O ilk zamanlardaki yalnızlık korkularım yerini güven dolu bir bağa bıraktı. Eşimle daha çok konuşuyor, hayatın yükünü birlikte taşıyoruz. Artık yalnız kalmaktan korkmuyorum çünkü içimdeki gücün farkındayım.
O geceyi bazen hatırlıyorum. Ne bir pişmanlık ne de bir öfke var içimde… Sadece bir ders, bir aydınlanma ve bir yolculuk var. O yolculuk beni ben yaptı.
Son yorumlar