Evlatlarımın yanında değerim yokmuş

cscscs

Benim adım Fatma, yetmiş beşimi devirdim, bu evde elli yıldan fazla didindim, ter döktüm. Oğlum Ahmet’le gelini Ayşe, torunlarım da üstüne tuz biber… Hepsi bir oldu, beni bu soğuk sokakta bıraktı. İçim yanıyor, gözyaşlarım sel gibi akıyor. Her şey geçen perşembe başladı. Sabah erkenden kalktım, mutfağa gittim, her zamanki gibi kahvaltı hazırlayayım diye. Ekmekleri kızarttım, peyniri dilimledim, zeytinleri tabağa koydum. Ahmet işe gitmişti, Ayşe torunlara bakıyordu. Küçük torunum Emre, kucağıma atladı, “Nene, hikaye anlat!” dedi. Güldüm, öptüm yanağından. “Tamam yavrum, masalını anlatırım,” dedim. Ama o sırada Ayşe girdi mutfağa, yüzü asık, kaşları çatık. “Fatma Teyze,” dedi bana – dikkat edin, “anne” demiyor artık, “teyze” diyor, yüreğim burkuldu – “Bu evde fazla kalabalık olduk. Senin emekli maaşın var, kendine bir yer bak. Biz de rahat edelim.” Şok oldum, elim ayağım titredi. “Kızım, ne diyorsun? Ben buranın anasıyım, bu evi ben yönettim yıllarca!” dedim. Ama Ayşe oralı bile olmadı. “Senin zamanın geçti, modern hayat böyle. Torunlar alerji oluyor senin eski usul yemeklerine. Kovulacaksın, haberin olsun.” Gelinimin bu haline çok üzüldüm ama onlara bırakacağım mirastan haberi yoktu. Devamını diğer sayfamıza geçerek okuyunuz….