Evliliğimizin yılları sessizce akıp gitti

“Kararımı vermiştim ama biraz da kendimi kaptırmıştım. İkiz bebeklerim olsun istiyordum, hem de kız. İnan (Kıraç), o yıllarda Vali Nevzat Ayaz’ın öncülüğünde kurulan ve kimsesiz çocuklara yardım eden bir vakfın yönetim kurulundaydı. Özel sektörü temsilen oradaydı ve evlat edinme sürecinde ilk adımı da o atmıştı. Ama günler geçiyor, istediğimiz gibi ikiz bebek bulunamıyordu. Ben ise kararımı verip bu hayale kapıldığım için adeta anne gibi sabırsızlanıyor, bir an önce yavrularımı kucağıma almak istiyordum.
Bekleyiş uzadıkça içimden İnan’ın bu konuda yeterince çaba göstermediğini bile düşünmeye başladım. Tam üç yıl geçti. Bir sabah kahvaltıda dayanamadım ve ona sitem ettim: ‘Bugüne kadar bana verdiğin bütün sözleri tuttun ama bu defa olmadı.’ İnan alındı, hemen Çocuk Esirgeme Kurumu ile görüştü. Orada bize, evlat edinmek isteyen aileler arasında ilk sırada bulunduğumuz söylendi. Fakat ikiz kız bebek bir türlü çıkmıyordu.
Bir pazartesi günüydü. İnan heyecanla geldi: ‘İkiz bulamamışlar ama tam bize göre bir kız varmış, gidip görmemizi istiyorlar.’ dedi. Hiç düşünmeden, ‘Hadi hemen gidelim.’ dedim. İçim kıpır kıpırdı. Hastaneye vardığımızda yavrumuz, İpek oradaydı. Henüz dört aylıktı. Kucağıma aldım. O ilk sıcaklığı, o ilk bakışı unutulmazdı. Ağladım.
İnan iş dünyasından gelen temkinli haliyle, ‘Bize bir gün izin verin, doktora muayene ettirelim.’ dedi. O sırada doktor bana hiç unutamayacağım bir şey söyledi: ‘Suna Hanım, diyelim ki bu çocukta bir rahatsızlık çıktı. Siz onu kucağınızda ağlayarak gördükten sonra artık bırakamazsınız. O artık sizindir, hiçbir şey için vazgeçemezsiniz.’
O gece eve döndüğümüzde ikimiz de darmadağın olmuştuk. İpek’i orada bırakmıştık ama aklımız, kalbimiz tamamen onda kalmıştı. Doktorun sözleri kafamda yankılanıyordu. Vazgeçemezdik. Ertesi gün gittik ve yavrumuzu bağrımıza bastık.
Türkiye’nin en büyük sanayi imparatorunun kızıydım, babamın iş hayatında da yardımcısıydım. Böyle bir ailenin evlat edinme kararı alması, toplum için de çok farklıydı. Doğabilecek tepkilerden, ailede oluşacak ‘artçı sarsıntılar’dan çekinmiyor değildim. En çok da babam Vehbi Koç ne diyecekti? Çok çarpıcı oldu: ‘Hep senden bir torunum olsun diye dua ettim. Demek ki kısmet böyleymiş.’ dedi ve beni destekledi.
Vehbi Bey’in tek şartı vardı: evdeki köpeğin, bebek gelince uzaklaştırılması. Kardeşlerime gelince; abim Rahmi Koç aynı sıcaklığı gösterdi. Sevgi (Gönül) ise İpek’in ikinci annesi, en yakın sırdaşı olacaktı. Ablam Semahat Arsel de kısa süre sonra kararımıza saygıyla yaklaştı, İpek’e sevgiyle kol kanat gerdi.
Böylece yalnızca Koç Ailesi’nde değil, Türk iş dünyasında da bir tabu yıkılmış oldu. İpek 29 Kasım 1984’te doğmuştu, 1 Şubat’ta ise kaderimiz birleşti. O sakin ev, bir anda bayram yerine döndü.”
“Beni kim doğurdu baba?”
Suna Kıraç sözlerine devam ediyor:
“İlk günden itibaren İpek’e dürüst olduk. Bir gün hiç beklemediğimiz bir anda, henüz beş yaşındayken gerçeğiyle yüzleşti. Çiftlikte bir at doğurmuştu. Babası İpek’i tayı görmeye götürmüştü. İpek bir süre anneyle yavrusuna baktı, sonra babasına dönüp ‘Beni kim doğurdu?’ diye sordu.
İnan, arşivci yönüyle her belgeyi saklamıştı. İpek’e annesini bir gün anlatacağını söyledi. Ama o anda sadece ‘Sen bizim bir tanemizsin, seni çok istedik, Allah seni bize verdi.’ dedi. İpek büyürken kimi zaman balkondan, kimi zaman attan düşüyor, bazen arabasının bagajında gizlice annesiyle holdinge gidiyordu. Ama aynı zamanda çok iyi bir eğitim de aldı.”
Hastalığın İlk İşaretleri
“1996’da sesimde bir kısılma fark ettim. Konuşabilmek için daha yüksek sesle bağırıyordum. Sonra, günlük hayatta kolayca yaptığım bazı hareketlerde zorlanmaya başladım. İlk kontrollerde hiçbir teşhis konmadı. Şubat 1997’de kayak yaparken ellerim uyuştu, yine ‘Hastasınız’ demediler.
Ama 1998’e geldiğimizde belirtiler arttı. Konuşmam zorlaşıyor, bazı harfleri yutuyordum. Dinleyenler hemen fark ediyordu. Şubat ayında İnan’ın mide ameliyatı için ABD’ye gitmiştik. Orada artık bir şeylerin yolunda olmadığını anladık. Bana şu cümle söylendi: ‘Yürüyemeyecek, konuşamayacak, beslenemeyecek ve öleceksiniz.’”
Son yorumlar