Gelinim beni iterken

Ormanda saatlerce yürüdükten sonra nihayet küçük bir köye ulaştım. Yerliler nazikti, bana yiyecek ve dinlenecek bir yer teklif ettiler. Karşılığında, paraya erişimimin benim için bir can simidi olduğunu bilerek onlara cömert bir tazminat sözü verdim. Bir uydu telefonu ödünç aldım ve hayatımın en önemli görüşmesini yaptım: Her şirket satın alma ve birleşme sürecinde yanımda olan güvenilir avukatıma. “Douglas, benim,” dedim, günün karmaşasına rağmen sesim sakindi. “Acil durum planını başlatmanı istiyorum. Parayı yurtdışı hesaplarına aktar ve tüm aile erişimini dondur. Tam karantina moduna geçiyoruz. Ve Douglas, savaşa hazır ol.” Yasal mekanizmanın devreye girmesiyle, gizlilik kisvesi altında da olsa bir gün içinde eve döndüm. Fark edilmeden evime girdim, çalışma odama doğru ilerledim ve orada onları bekleyen derin deri koltuğa oturdum. Kıyafetlerim farklıydı, tavrım sakindi ama zihnim strateji ve beklentiyle doluydu. Beni gördüklerinde yüzlerindeki ifade paha biçilemezdi; şok, korku ve planlarının başarısız olduğunun farkına varmanın bir karışımıydı. Oğlum ağzı açık bir şekilde sendelerken, gelinimin yüzü hiç beklemediğim bir şekilde solgunlaştı. “Beni gördüğüne şaşırdın mı?” diye sordum, dudaklarımda hafif bir gülümsemeyle, ama gözlerim kararlılıkla donuklaşmıştı. “Sanırım güven, aile ve sadakat hakkında ciddi bir konuşma yapmamız gerekiyor.” O anda, bu mücadelenin sadece parayla ilgili olmadığını anladım. Mirasımı geri almak ve değer verdiğim değerlerin korunmasını sağlamakla ilgiliydi. Sadece servetim için değil, inşa ettiğim şeyin bütünlüğü için de savaşmaya hazırdım ve yenilmezdim.
Son yorumlar