Genç yaşımda ona güvenmiş ona tutunmuştum

uhy

Kapının zilini çaldım, elim ayağım titriyordu. İçeriden hafif bir ses duydum, sanki birileri fısıldaşıyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. “Burada biri var!” dedim içimden. Bir kez daha zile bastım, cevap gelmedi. Telefonunu aradım, açmadı. Gözlerimden yaşlar süzüldü, nefesim kesildi. Tam o sırada bahçeden yaşlı bir komşu seslendi: — Kızım, sabahtan beri tek başına içeride. Kimse gelmedi buraya. Bir an duraksadım. İçimdeki şüpheyle tekrar kapıya vururken, pencereye yaklaştım. Perdeden içeri sızan ışıktan onu gördüm. Tek başına koltuğa uzanmıştı, elinde kitap vardı. Yanında telefon duruyordu, sessize almıştı. O an neye uğradığımı şaşırdım. Birden kapı açıldı, karşımdaydı. Gözleri şaşkınlıkla bana bakıyordu. — Sen… burada ne yapıyorsun? dedi. Titreyerek sordum: — Beni neden çağırmadın? Neden gizledin? Bir an sustu, derin bir nefes aldı. — Aşkım, senden gizlediğim hiçbir şey yok. Bazen yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor. Sadece sessizce düşünmek, kafamı dinlemek için… Ama biliyorum, söylesem inanmazdın. Çünkü birbirimizi fazla kıskanıyoruz. Sözleri içime işledi. Yavaşça gözlerimden yaşlar süzüldü. O ise ellerimi tuttu, gözlerimin içine baktı. — Seni seviyorum. Senden başka kimsem yok, dedi. O an bütün şüphelerim dağıldı. Sadece sarıldım ona, denizden gelen rüzgâr yüzümüze çarparken, kalbimin derinliklerinde şunu anladım: bazen sevmek, güvenmeyi öğrenmekten geçiyordu.