Hocanın karısı ile sorunu

gulus

Tebriz’de yaşayan, herkesin sevdiği, çok saygın ve oldukça varlıklı bir adam varmış. Ömrünü iyilik yapmaya, hayır işlerine adamış. Gün gelmiş, vakit dolmuş; ağır bir hastalığa yakalanmış. Ölüm döşeğine düşmüş. Ömrü boyunca yetiştirmek için emek verdiği üç oğlunu yanına çağırmış. Üçü de birbirinden ahlaklı, iyi yürekliymiş. Oğulları koşup gelmişler. Adam son nefesini vermeden önce demiş ki: — Evlatlarım… Ben bu dünyanın en bahtiyar insanıyım. Çünkü sizin gibi iyi ahlaklı üç evlat yetiştirdim. Artık gidiyorum ama içim huzurlu. Tek bir şey beni düşündürüyor: Mirasımı aranızda nasıl paylaştıracağımı bilemiyorum. Hiçbirinize haksızlık yapmak istemem. Bu durum beni son günlerimde rahatsız ediyor. Ben öldükten sonra doğruca Fizan’a gidin, orada kadı Hasan Hoca’yı bulun, ona selamımı söyleyin. O benim kadim dostumdur. Durumu anlatın, sizi dinlesin ve mirasın nasıl bölüşüleceğine karar versin. Hepinizi çok seviyorum. Allah’a emanet olun… Birkaç gün sonra adam vefat etmiş. Oğulları defin işlerini tamamladıktan sonra buluşmuş ve Fizan’a doğru yola koyulmuşlar. Fizan’a yaklaşırken yolda yaşlı bir adama rastlamışlar. Adamcağız telaşla sağa sola bakınıyor, bir şeyler arıyormuş. En büyük kardeş yaklaşmış: — Amcacığım, sakin olun… Derdi­niz nedir? Yaşlı adam üzgün sesle: — Deveyi kaybettim evlatlar… O olmadan hiçbir işimi yapamam, her şeyim oydu… Büyük kardeş sormuş: — Devenin bir gözü kör müydü? Adam şaşkınlıkla: — Evet, evet kördü! Gördünüz mü yoksa? Ortanca kardeş atılmış: — Devenin bir ayağı topal mıydı? Adam daha da sevinmiş: — Evet, doğru! Topaldı! En küçük kardeş sormuş: — Peki devenin kuyruğu kesik miydi amcacığım? Adam heyecanlanmış: — Evet, evet kesikti! Deveyi buldunuz mu? Üç kardeş aynı anda sakin bir şekilde: — Hayır amcacığım, biz devenizi görmedik. Yaşlı adam sinirlenmiş: — Hem bütün özelliklerini biliyorsunuz hem de görmedik diyorsunuz! Benimle alay mı ediyorsunuz? Eğer biraz vicdanınız varsa gelin kadıya gidelim, sizden şikâyetçiyim! Kardeşler ne kadar anlatsalar da adamı ikna edememişler. Sonunda birlikte Fizan’a gidip kadının huzuruna çıkmışlar. Yaşlı adam olup biteni anlatmış: — Kadı efendi, bu üç genç benim deveyimin bütün özelliklerini saydılar, ama görmedik dediler. Ben bunlardan şikâyetçiyim. Kadı dönmüş gençlere: — Gençler… Bu yaşlı adamla niçin alay ediyorsunuz? Devenin nerede olduğunu bilmiyorsanız neden özelliklerini söylediniz? En büyük kardeş cevaplamış: — Kadı efendi, ben sadece bir tahminde bulundum. Yolda gelirken yolun sadece sağ tarafındaki otların yenmiş olduğunu gördüm, sol taraftakiler duruyordu. Demek ki deve sol gözünü göremiyordu… Ortanca kardeş eklemiş: — Ben de derenin kenarında deve izleri gördüm. Dört toynaktan biri yere tam basmıyordu. Bu yüzden devenin arka sağ ayağının topal olduğunu düşündüm. En küçük kardeş tamamlamış: — Ben de kuyruğunun kesik olabileceğini düşündüm. Çünkü yolda gördüğümüz tezekler düzgün şekilde değil, dağınık haldeydi. Kuyruğu olsaydı savurup bir araya getirirdi. Kadı bu açıklamalardan etkilenmiş, yaşlı adama dönmüş: — Amca… Gördün mü? Bu çocuklar seninle alay etmemiş. Gözlemlerini söylemişler. Onların suçu yok. Sen yoluna devam et, deveni aramayı bırakma. Allah yardımcın olsun. Yaşlı adam huzur içinde ayrılmış. Üç kardeş ise kadıya dönüp babalarının selamını iletmiş… (Devamı gelecektir.)