İyi kalpli hemşire Zeynep

Adam titreyen dudaklarını zor araladı ve Zeynep’in elini tutarak fısıldadı:
“Beni sakın bırakma…”
Zeynep’in kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. O an her şey susmuştu. Dışarıdaki fırtına, koridorların uğultusu, cihazların sesi… Sanki sadece bu söz kalmıştı geriye.
Onu hızla yoğun bakıma aldılar. Doktorlar uğraştı, hemşireler koşturdu, ama Zeynep bir an olsun elini bırakmadı. Sanki o söz, sadece adamın değil, kendi kaderinin de kilidini açmıştı.
Günler geçti. Adam kendine gelmeye başladığında, gözlerini açar açmaz ilk aradığı yüz yine Zeynep oldu. Bu kez sesi daha kararlıydı:
“Hayatımı kurtardın… ama aslında bana çok daha fazlasını verdin.”
Zeynep önce anlamadı. Ama günler ilerledikçe gerçek ortaya çıktı. Adamın adı Murat Demir’di. İstanbul’un en güçlü iş adamlarından, milyon dolarlık şirketlerin sahibiydi. O gece sokakta gördüğü, perişan hâlde kollarında taşıdığı adam aslında koca bir imparatorluğun başındaki insandı.
Zeynep şaşkına dönmüştü. Ama Murat’ın gözlerindeki minnettarlık ve sıcacık bakış, bütün şaşkınlığının önüne geçti. Çünkü ilk kez biri, zenginliğini değil, insanlığını ortaya koyuyordu.
Murat, iyileştikçe Zeynep’e daha çok bağlandı. Onun annesine bakarken çektiği sıkıntıları duyunca gözleri doldu. Bir gün sessizce “Artık yalnız değilsin,” dedi. “Bundan sonra yükünü ben taşıyacağım.”
Ve sözünde durdu. Önce Zeynep’in annesi için en iyi doktorları ayarladı, sonra borçlarını sessizce kapattı. Ama bunların hiçbirini gösterişle yapmadı. “Senin onurun bana emanettir,” diyordu her seferinde.
Zeynep başta tereddüt etti. Servetin gölgesinde kaybolacağını sandı. Ama Murat ona pahalı hediyeler değil, küçük mutluluklar sundu. Gece yarısı mutfakta birlikte çorba yaptılar, yağmurda şemsiyesiz yürüyüp kahkahalar attılar. Zeynep o zaman anladı ki, kalbinin seçtiği bu adam sadece milyoner değil; aslında en büyük zenginliği sevgisiydi.
Aradan aylar geçti. Murat, işlerini aksatsa da Zeynep’ten ayrılmadı. “Toplantılar bekler, ama sen bekleyemezsin,” diyordu. Zeynep ilk defa bu kadar değerli hissetmişti.
Ve bir akşamüstü, gün batarken hastanenin bahçesinde karşısına geçti. Elinde ne mücevher vardı ne de büyük bir jest. Sadece kalbinden kopan sözler vardı:
“Beni ölümden sen kurtardın. Şimdi ben de hayatımı seninle tamamlamak istiyorum. Benimle evlenir misin?”
Zeynep’in gözlerinden yaşlar süzüldü. Ona sessizce yaklaştı ve fısıldadı:
“Beni sakın bırakma demiştin ya… Ben de seni bırakmayacağım.”
O andan sonra Murat, sözünü tuttu. Zeynep’i hiç bırakmadı. Annesine evlat oldu, ona yoldaş oldu. Hatta Zeynep’in çalıştığı hastaneye dev bir onkoloji merkezi yaptırdı. Açılış gününde kürsüye çıktığında herkesin içinde tek bir cümle söyledi:
“Beni o gece hayata bağlayan eller, şimdi binlerce insana umut olacak. Çünkü ben söz verdim: Zeynep’i asla bırakmayacağım.”
Ve alkış sesleri arasında Zeynep, kalbinde hissetti ki o fırtınalı gece başlayan hikâye, artık hiç bitmeyecek bir ömürlük sevdaya dönüşmüştü.
Son yorumlar