Kayınpederimin emekliliği yoktu Ona tam 12 yıl boyunca bütün kalbimle

Sessiz, anlayan bir gülümsemeydi.
Biliyorum, Elif. Bu yüzden sana minnettarım. Sen olmasaydın… derin bir nefes aldı…ben çoktan gitmiştim.
Bu sözler, benim gücüm tükendiğinde bile beni ayakta tuttu.
Ve sonra… hiç unutamayacağım o gün geldi.
Öğleden sonra öyle sessizdi ki, sanki bütün ev onunla birlikte nefesini tutmuş gibiydi. Mehmet yüzü solgun bir hålde yatıyordu; nefesi kurumuş bir dere gibi hafif
ve zayıftı. Ellerini bana doğru kaldırırken titriyordu.
Elini yastığının altına soktu ve eski, yırtık bir yastık çıkardı. Kumaşı o kadar incelmişti ki bazı yerleri neredeyse şeffaftı, dikişler parmaklarımın altında kopuyordu.
Yastığı bana uzattı.
Beklemediğim bir güçle avuçlarıma sıkıştırdı.
– Elif’e… – diye fısıldadı.
Birkaç dakika sonra artık hayatta değildi.
Yatağının yanında durdum, o yastığı göğsüme bastırmış, sanki onun son varlığıymış gibi. Ancak akşam olduğunda, ev tamamen sessizliğe gömülünce, oturdum ve
yastığın kenarını dikkatlice söktüm.
Yastığı açtığım an… gözyaşlarımı tutamadım.
İçinde küçük bir deri kesecik vardı.
Kesecikte ise beze sarılmış bozuk paralar, eski banknotlar, gümüş bir zincir ve en önemlisi – zamandan sararmış bir mektup.
Titreyen ellerimle mektubu açtım.
“Elif,
Bunu yıllarca biriktirdim.
Senin bana yaptıklarının karşılığını ödeyebileceğim hiçbir şeyim yoktu.
Bu çok değil, ama senindir.
Bakım için değil…
Bana vermek zorunda olmadığın sevgiyi verdiğin için.
Her gün için teşekkür ederim.
Mehmet.”
Gözyaşlarım durmadan aktı. Paralar yüzünden değil onların hiçbir önemi yoktu.
Ağlıyordum çünkü o yırtık yastığın içinde şunu buldum:
On iki yıl boyunca o, her şeyi görmüştü.
Her geceyi.
Her hareketi.
Başkalarının “boşuna” dediği her fedakârlığı.
Ve son nefesinde bile bana şunu söylemek istemişti:
Ben onun ailesiydim.
Mecbur olduğum için değil.
Sevdiğim için.

Son yorumlar