Patates tarlasında tek başıma çalıyordum

cdcdd

Bahçede Olanlar – Bölüm 2 O gün patates kazarken elimdeki kazma donup kaldı. Telefonu defalarca çaldırdım, kocam açmadı. İçime kötü bir şey düştü. “Ya beni orda unutup gitti mi? Ya da…” derken birden arkadan bağırış çağırışlar koptu. Komşu kadınlardan biri, elinde kocaman bir çuval, bahçenin ortasına koştu: — Yetişin! Köstebek tarlasını mahvetmiş! Herkes birden bizim bahçeye toplandı. Kaynanam önde, bağırıp çağırıyor. Ben ise karnımın sancısıyla zor duruyorum. Bir yandan da içimde öyle bir kırgınlık, öyle bir yalnızlık var ki… Komşular beni görünce şaşırdı. — A kız, bu hâlde hâlâ kazma mı vuruyon? dedi biri. — Hamile hamile tarlada ne işin var senin? diye çıkıştı bir başkası. Kaynanam yüzünü buruşturdu, lafı çevirmeye kalktı: — Yok efendim, dinleniyordu da kendi tutturdu çalışacağım diye. Kadınlar göz göze geldi. Bana baktılar, ben sustum. Söylesem inanmayacaklarını düşündüm. Kocamın beni tatilde bırakıp burda çürütmesini, kaynanamın bana ettiklerini… Hepsi birden yük gibi boğazıma oturdu. Tam o sırada telefonu çaldı. Yine kocamdı. Açtım. Ekranda güneşli bir sahil, elinde içki bardağıyla kahkaha atan o adam… Yanında yabancı bir kadın, koluna girmiş. Fotoğrafı bana yanlışlıkla gönderdiğini anladım. Ellerim titredi, telefon elimden düştü. Komşu kadınlar gördü. Biri eğilip aldı, ekrana bakınca donakaldı. — Bu senin kocan değil mi kız? Başım öne düştü. Boğazımdan tek kelime çıkmadı. O an içimden bir feryat koptu. Ne gücüm kaldı, ne nefesim. Karnımdaki yavru kıpırdadı sanki derdimi duydu da bana omuz verdi. Kadınlardan biri hemen seslendi: — Böyle olmaz! Bu kız daha lohusa olmadan ölür! Sözler kulaktan kulağa yayıldı. Tüm köy öğrendi. Ertesi gün oğlumun tatilden döneceği haberi geldi. Kaynanam paniklemişti. Bana, “Sakın konuşma, yuvanı yıkma!” diye tembihledi. Ama olanı saklamak için ne gücüm vardı, ne yüreğim. Oğlum sabah erkenden geldi. Kapıya çıktım, gözlerim şiş, ellerim nasır içinde. Beni görünce şaşırdı: — Senin ne hâlin bu böyle? dedi. Tam o anda komşulardan biri dayanamayıp konuştu: — Oğlum, sen tatilde keyif çatayken karın burada tarlada doğuracaktı neredeyse. Görmedin mi annen neler yaptı, nasıl çalıştırdı? Oğlum birden dondu kaldı. Bana baktı, sonra annesine döndü. — Doğru mu bu? Kaynanam kekelemeye başladı, lafı eğip bükmeye kalktı. Ama çok geçti. Çünkü ben suskun hâlimle bile gerçeği anlatmıştım. Oğlum yanıma geldi, ellerimi tuttu. — Bundan sonra sana el kaldıran, sana eziyet eden olursa karşısında beni bulur, dedi. İlk kez içime biraz su serpildi. Gözlerimden yaşlar aktı, ama bu defa yalnızlıktan değil. Yavrumu karnımda, oğlumu yanımda hissetmenin verdiği bir umutla ağladım. Kocam mı? O akşam köye geldiğinde kapının önünde tek başına kaldı. Komşular onu görünce fısıldaştı. Benim içimde ise bir perde kapanmıştı artık. Bir daha o fotoğraftaki gibi gülemezdi gözümde. Bahçede olan şey aslında bir köstebek değilmiş. Asıl köstebek, kalbime sinsice giren o ihanetti. Ve artık herkesin gözü önündeydi.