Payitaht Mahmut Paşa mason paşa mı? Damat Mahmut Celaleddin Paşa’nın hayatı ve ölümü Hakan Boyav Diziden Ayrılıyor mu?

Fullafk.com – Payitaht Abdülhamit dizisinde bu hafta Damat Mahmut Paşa’nın Sultan 2.Abdülhamid ile hesaplaşıyor ve kendisinin mason paşa olduğunu itiraf ediyor. Peki Mahmud Celaleddin Paşa gerçek tarihte mason paşa mıdır? Damat Mahmut Paşa nasıl öldü? İşte Abdülhamit döneminin en kritik isimlerinden Mahmut Paşa’nın hayatı ve ölümü. Mahmut Paşayı canlandıran Hakan Boyav diziden ayrılıyor mu?…

Payitaht Abdülhamid mason paşa Mahmut Paşa’mı?

Geçen hafta Payitaht’ta bir sürpriz yaşandı ve Mahmut Paşa kendisinin aranan mason Paşa olduğunu itiraf etti. Şimdi seyircilerin merak ettiği konu Mahmut Paşa gerçek tarihte mason paşa mı olduğunu merak ediyor. Gerçek tarihte Mahmut Paşa’nın mason olduğuna dair bir bilgi yok ama İngilizlerle iş tuttuğu da herkesin malumu olduğu için mason paşa olma ihtimali yüksektir. TRT 1 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Payitaht Abdülhamid dizisinde bu akşam 2. Abdülhamid döneminde görev yapmış isimlerden birisi olan Mahmut Paşa araştırılmaya başlandı. Payitaht Abdülhamid Mahmut Paşa kimdir sorusu diziyi izleyenler tarafından araştırılıyor. Peki, Mahmut Paşa tarihte nasıl öldü?

Hakan Boyav Diziden Ayrılıyor mu?

Mahmut Paşa’yı canlandıran Hakan Boyav diziden büyük ihtimalle ayrılacak. Çünkü Mahmut Paşa bundan sonra Avrupa’ya kaçacak ve 1903 senesinde öldüğünü düşündüğümüzde dizide artık Mahmut paşa olmayacak demektir.

Mahmut Celaleddin Paşa’nın hayatı ve ölümü

Osmanlı Devleti’nde dört defa kaptanıderya olan Gürcü asıllı Damat Halil Rıfat Paşa’nın oğludur. 1270 (1853)’de İstanbul’da doğdu. Mahmud Celâleddin Paşa, babasının vefatında 23 yaşlarında idi. Konya Valisi meşhur Ali Kemalî Paşa, Damat Halil Paşa’nın kâhyası olduğu için genç Mahmud Bey bir müddet onun gözetimi altında büyüdü. Bu kâhya efendi Halil Paşa’nın servetini, kendi geleceğini temin maksadıyla Damat Ahmed Fethi Paşa’ya takdim etmek arzusuna kapıldığından, görevinden uzaklaştırıldı. Bu suretle Damat Halil Paşa’nın serveti de evlât ve ahfadına kaldı. Mahmud Bey’e nezaret için de Hacı Bekir Efendi kâhya tayin edildi.

İlk tahsiline yeni açılmış bir mektepte başlayan Mahmud Celâleddin sonradan mektepden alınmış ve özel olarak evde okutulmuştur. Tahsilini tamamladıktan sonra Babıali’ye girdi. Bir aralık henüz öğrenmeye başladığı Fransızcasının kuvvetlenmesi için Paris sefaretine memur olarak gönderilmiş ve bir müddet sonra da İstanbul’a dönmüştür. İlk tahsilden sonra bir müddet Sadaret mektubî kalemine, amedî odasına devam etmiştir.

18 Zilkade 1283 (5 Aralık 1876) Salı günü Hırkai Saadet dairesinde yapılan bir merasimle, Sultan Abdülmecid’in kızı Seniha Sultan’la evlendirildi ve II. Abdülhamid’in kaynı oldu. O sırada 23, eşi ise 25 yaşında idi. Bu evlenmeden 1877’de Sabahattin, 1879’da da Lütfullah Beyler dünyaya geldi.

Mahmud Celâleddin Paşa sonra Şurayı Devlet’e aza ve 1 Rebiyülahir 1294’da (15 Nisan 1877) 24 yaşında vezir oldu. Daha sonra Sadık Paşa kabinesinde 15 Rebiyülahir 1295’te (18 Nisan 1878)

MAHMUD PAŞA’NIN NAZIRLIĞI

Abdülaziz’in devrilip II. Abdülhamid’in tahta geçmesinden sonra onun en yakınları arasına katıldı, 30 Mart 1877’de vezirlik rütbesi aldı. 18 Nisan 1878’de Adliye Nazırı olarak Mehmet Sadık Paşa kabinesinde görev aldı. Damat Mahmud Celaleddin Paşa, nazırlığı sırasında Adliye nezaretinde yeni düzenlemeler yaptı. Padişahın cülusu nedeniyle çıkarılan genel affın kapsamını genişletti; cinayet suçundan müebbet hapse mahkûm olanların cezasının geçici kürek cezasına çevrilmesini ve cezasının üçte birini tamamlayanların tahliye edilmesini sağladı. Nezaretin memur açığını kapadı. Yeni bir muhakeme usul kanunu onun nazırlığı döneminde düzenlendi ancak uygulamaya konulamadı.

GÖREVDEN ALINMASI

Abdülhamit’i tahttan indirmek üzere örgütlenmiş Skelyeri-Aziz Bey komitesi ile ilişkisi olduğu gerekçesi ile birkaç ay sonra adliye nazırlığı görevinden alındı. Daha sonra bu komite ile bağlantısı olmadığı ortaya çıkınca kendisine Evkaf Nazırlığı ve Şura-yı Devlet üyeliği teklif edildi ancak bu görevleri kabul etmedi.

Mahmut Celaleddin Paşa, resmi bir görev almadığı bu dönemde konağını bir şiir encümeni haline getirmiştir. Âsaf mahlasıyla şiirler yazan Paşa, zamanının bir bölümünü oğullarının
eğitimine ayırdı. Devrin önde gelen isimlerini oğulları için hoca olarak görevlendirdi. Bir yandan da siyasetin gidişatını yakından takip edip padişaha aktarmak üzer eleştiri ve önerilerini kaleme aldı. Bağdat Demir Yolu ihalesinin İngilizlerin ortak olduğu bir şirkete verilmesi için aracılık etmek istedi; imtiyazın Almanlar’a verilmesi öfke ve kırgınlığını arttırdı.

AVRUPA’YA KAÇIŞI

1899 yılında II. Abdülhamit’e olan muhalefeti nedeniyle iki oğlu Prens Sabahattin ve Prens Lütfullah’la birlikte Avrupa’ya kaçtı. Marsilya’ya, oradan, Paris’e gitti. II. Abdülhamit yönetimine düşmanlık besleyen Jön Türkler tarafından ilgiyle karşılandı. Bazı Jön Türkler’in hükümetle anlaşıp yurda dönmesinden sonra geride kalanlar arasında lider gibi görülmeye başladı. 1 Ocak 1900’de Meşveret’te yayımlanan ve gazetenin sahibi Ahmet Rıza Bey’e hitaben yazılmış Fransızca bir mektup göndererek, Jön Türkleri yüksek takdir hisleriyle karşıladığını belirtti. Çeşitli gazetelerde padişaha yazdığı mektubu yayımlattı. Mektupta padişahı ve çevresindekileri ağır bir dille eleştirdi.

Cenevre’de çıkarılan Osmanlı Gazetesi’nin durumu ile ilgilenmek üzere oğulları ile Cenevre’ye gitti. İshak Sükûti, ona gazetenin tüm hak ve sorumlarını teslim etti. Paşa, 1 Nisan 1900’da Osmanlı Gazetesi’nde Abdülhamit Han’a hitaben yazdığı bayram tebriğinde çok ağır bir dille saraydaki bayram merasimini eleşirdi. Prens Sabahaddin ve Lütfullah Beyler de sert ifadeli ikinci bir mektup yayımladılar. Saray, damadını yurda döndürmek için her yolu denedi ve sonunda paşanın mallarının zaptedildiğine dair haberler duyuldu. Paşa, bunu önemsemedi.

Masraflarını üstlendiği Osmanlı Gazetesi’ni Londra’da çıkarmak için oğulları ile 29 Mayıs 1900’de İngiltere’ye gitti ve 1 Temmuz 1900’den itibaren gazeteyi Londra’da yayımladı. İstanbul’a dönmesini talep eden saray ile arasında gittikçe sertleşen pazarlık ve yazışmalar gerçekleşti.

MISIR’A GİDİŞİ

Paşa ve oğuları İstanbul hükümetinin baskıları sonucu Londra’dan da ayrıldı ve Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın davetiyle Mısır’a gitti. Orada, Hoca Kadri Efendi”nin idare ettiği, “Kânûn-i ‘Esâsî Gazetesi'”nin çıkarılmasına yardım etti. Asâf mahlasıyla yazdığı şiirlerini toplayan Divanı ‘yla, Tezkire-i ulemâ adlı eserini Kahire’de bastırdı. Saray, paşayı geri döndürme çabalarına devam etti. Hidiv de paşa ve oğullarını İstanbul’a dönme konusunda ikna etmeye çalıştı.

SON YILLARI

Mısır Hidivi ile arası bozlulunca Mısır’dan ayrılarak Paris’e döndü. Paris havasına intibak edemediği için Korfu Adası’na gitmesi Yunan-Osmanlı ilişkilerinin gerginleşmesine sebep oldu. Paşa Korfu’da rahatsızlandı ve adadan ayrıldı. Bütün Jön Türk gruplarını içine alan bir kongre düzenlemeye çalışan oğullarına destek verdi. I. Jön Türk Kongresi, 4 Şubat 1902’de Fransa’da gerçekleşti. Mahmud Paşa, kongrenin fahri önderi oldu.

MAHMUD PAŞA NASIL ÖLDÜ?

Paşa, kimi kaynaklara göre albümin öriden, kimilerine göre üremiden muzdarip idi. Kışı geçirmesi için getirildiği Brüksel’de 17 Aralık 1903 yılında öldü. II. Abdülhamid Han, cenazesinin İstanbul’a getirilmesini istese de oğulları ülkede Meşrutiyet rejimi ilan edilmedikçe onu geri vermeyeceklerini söyledi. Paşa’nın cenazesi Fransa’da Père Lachaise Mezarlığı’ndaki Türk kabristanına defnedildi. Cenaze merasimi Jön Türkler’in mitingine dönüşmüş; mezarın başında okunan ateşli konuşma metinleri Osmanlı Gazetesi’nde yayımlanmıştır. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine naaşı büyük bir törenle İstanbul’a getirildi; Eyüp’te babasının mezarının da bulunduğu aile türbesine defnedildi.

Mahmud Celâleddin Paşa’nın eşi Seniha Sultan debdebeyi ve gösterişi seven bir hanım idi. Kocasından sonra 9 sene yaşadı. Ve 61 yaşının içinde iken 7 Muharrem 1331 (14 Aralık 1912) tarihinde vefat etti. Dedesi Sultan Mahmud’un türbesine gömüldü.