Sekiz yaşında bir çocuk

kizilcik

Sekiz yaşında bir çocuk, sırt çantası omuzlarında zıplayarak okula doğru koşuyordu. Matematik dersine çoktan geç kalmıştı. Öğretmeninin sert bakışlarını ve sınıfın ona dönüp bakışlarını düşününce kalbi hızlandı.
“Yine kızacak… Yine tembel olduğumu söyleyecek…” diye geçirdi içinden ve adımlarını hızlandırdı. O sabah asansör bozulduğu için zaten gecikmişti.

Tam o sırada yol kenarında duran gri bir araba dikkatini çekti. Arabanın içinde, kardeşi yaşlarında küçük bir çocuk yalnız oturuyordu. Yanaklarından yaşlar süzülüyor, elleriyle camı tıklatıyordu. Yüzü kızarmış, nefes almakta zorlanıyor gibiydi. İçerisi havasızdı ve ortalıkta hiçbir yetişkin yoktu.

Çocuk olduğu yerde durdu. İçinde iki ses savaşıyordu:
Bir yanda okula geç kalma korkusu…
Diğer yanda camın ardında ağlayan küçük çocuk…

Kendi kardeşini o arabada hayal etti. “Ya kimse yardım etmezse?”

Hiç düşünmeden yerden büyükçe bir taş aldı ve camı tüm gücüyle vurdu. Cam gürültüyle kırıldı, araba alarmı çalmaya başladı. Hemen uzanıp titreyen çocuğu dışarı çıkardı.

Birkaç dakika sonra bir kadın koşarak geldi. Yüzü bembeyazdı, gözleri yaşlarla doluydu. Kucağına aldığı çocuğa sarılırken nefesi titriyordu.

Tam o an, arkadan gelen sert bir ses her şeyi durdurdu. Küçük çocuk döndü kaldı…  Devamını  okumak için diğer sayfamıza gecebilirisniz..