Semaya çok güvenmiştim

kizz

Bekârlık dönemlerimizde tanışmıştık Sema’yla. Aynı yurtta kalmış, dertleşmiş, kahrımızı birlikte çekmiştik. Evlendikten sonra bile dostluğumuzdan hiç vazgeçmemiştik. Her zaman birbirimizin arkasını kollamış, iyi ve kötü günde hep iletişimde kalmıştık. Fakat eşlerimiz yıllarca birbirimizi yalnızca ad olarak tanımıştı. Ne zaman buluşsak, “eşlerimizi de tanıştırsak artık” diye konuşurduk ama hayatın koşuşturması buna hep engel olmuştu. Bir gün Sema, “bu akşam bizde oturalım, eşlerimizi tanıştıralım artık” dedi. Bu kez ertelemek istemedim. Hemen eşime söyledim.

Eşim başta biraz çekimserdi. “Senin arkadaşınla benim ne alakam var?” gibi şeyler söyledi ama ısrar edince kırmadı beni. O akşam hazırlanıp Sema’lara gittik. Kapı açıldığında Sema her zamanki gibi neşeli ve içten bir şekilde karşıladı bizi. Ardından eşi Erdal geldi. Sessiz, olgun ve ölçülü bir adamdı. Eve girerken içimde hafif bir heyecan vardı, çünkü eşimin dostuma nasıl davranacağını, ortamın nasıl geçeceğini kestiremiyordum.

İlk oturduğumuz andan itibaren ortam ısındı. Sohbet kolay aktı. Eşimle Erdal aynı futbol takımını tutuyormuş, aynı dizileri izliyormuş; hemen kaynaştılar. Ben içimden “ne güzel, artık dörtlü bir arkadaşlığımız olacak” diye geçirdim. Sema da bana birkaç kez “eşin çok hoş biriymiş” dedi. Mutlu olmuştum, sanki uzun zamandır eksik olan bir parçayı tamamlıyorduk.

Gecenin sonunda kalkarken eşim, “yarın da bizde olsun, onları ağırlayalım” dedi. Bu, eşimden duymayı beklemediğim kadar olumlu bir teklifti. Sema ve Erdal da sevinerek kabul ettiler. Eve dönerken eşim biraz düşünceliydi ama birden, “Sema çok içten biri, arkadaşın gerçekten hoş bir kadın” dedi. Başta bunu pek önemsemedim, “öyledir” deyip geçtim ama içimde küçük bir burukluk oluştu.

Ertesi gün sabahtan temizlik ve hazırlıklara başladım. Güzel bir masa kurdum, en sevdiğimiz yemekleri yaptım. Akşam Sema ve Erdal geldiklerinde keyifli bir ortam oluştu. Bu sefer biz ev sahibiydik ama onlar da sanki evlerindeymiş gibi rahattılar. Sohbet, kahkahalar derken saat ilerledi. Eşim bir anda “bu güzel dostluğu kutlayalım” deyip, içki getirdi. Epeydir içki içmeyen eşimin o gece bu kadar hevesli oluşu beni biraz şaşırttı.

Birazdan kafalar hafif çakır oldu. Eşim Sema’nın yanına kaydı, çocukluk anılarımızdan konuşmaya başladı. Onların kahkahaları arasında kendimi dışlanmış hissettim. Sema’nın eşi Erdal ise tüm bu olanlara sanki bir şey biliyormuşçasına anlayışla bakıyordu. Bana dönüp, “bazen dostluklar fazla yaklaştığında sınırlar belirsizleşir” dedi. Bu sözleri uzun süre aklımdan çıkmadı.

Ben de eşimin yaptığına karşılık Erdal’ın yanına geçtim. Ne tepki vereceğini merak ediyordum. Fakat Erdal sakin bir şekilde bana, “belki de bu gece bizi içimizle yüzleştiriyor” dedi. Göz göze geldik. Ne benim ne onun art niyeti yoktu ama hepimiz içimizde bir sorgulamayla karşı karşıyaydık. Sanki dört kişilik bir masa değil de, dört ayrı aynanın karşısındaydık.

Gece yarısını geçmişti. Kapıya kadar uğurladık misafirlerimizi. Eşim, Sema’ya sarıldı, biraz fazla içtendi. Sema bana da sarıldı ama o anki dokunuşu sanki biraz donuktu. Erdal başını eğerek vedalaştı. Kapı kapandıktan sonra eşim bana dönüp “güzel bir akşamdı, değil mi?” dedi. “Evet, güzeldi” dedim ama gözlerim dolmuştu. İkimiz de o gece uzun süre uyuyamadık.

Ertesi sabah kahvaltı sessizdi. Konuşmamaya çalışıyorduk ama ikimiz de düşünüyorduk. Günler geçtikçe eşim içine kapandı. Bir gün dayanamadım, oturduk ve konuştuk. Duygularımı açıkça söyledim. “Sema’ya yaklaşımın beni incitti. Onunla konuşurken gözlerindeki o parıltıyı ben aylardır görmedim” dedim. Eşim bir süre sustu. Sonra “gerçekten seni kıskandırmak istemedim ama haklısın, biraz sınırı aştım” dedi. İçtenlikle özür diledi.

Bir hafta sonra Sema aradı. Ses tonu soğuktu. “Bence biz biraz fazla içli dışlı olduk, bu iyi bir fikir miydi emin değilim” dedi. Kalbim kırılmıştı ama ona da hak verdim. Bu yaşadıklarımızın ardından dostluğumuzun yön değiştirmesi kaçınılmazdı.

Fakat asıl önemlisi, eşimle birbirimize yeniden dönmemizdi. Bu olayla birlikte ne kadar uzaklaştığımızı fark ettik. Kendimize zaman ayırmaya başladık, küçük tatiller planladık, birbirimizin gözlerinin içine daha çok bakar olduk.

Hayat bazen seni sarsar. Dostluk, aşk, güven… Hepsi sınanır. Biz o gece dostluğumuzdan olduk belki ama evliliğimizi geri kazandık. Ve ben öğrendim ki, en sağlam dostluk bile sınırsız olmamalı, en güçlü sevgi bile özen ister.

Bu hikâyenin sonunda hâlâ kocamın elini tutuyorum. Ama artık daha dikkatli, daha bilinçli. Çünkü biliyorum: bir anlık ihmalkârlık, yılların emeğini silebilir. Ve en sağlam evlilik bile ancak emekle ayakta kalır.