Son birkaç gündür içimi bir huzursuzluk kaplamıştı

Bugün sabahı geldiğinde, sesler önceki günlere göre daha güçlü, daha ısrarcı… ve sanki önümdeydi. Elimi titretmeden el fenerimi tuttum, yavaşça basamakları tırmandım. Çatı katı boğuk bir hava, boğuk bir koku—hafif tatlı ama rahatsız edici—taşıyordu. Gözlerim karanlıkta bir kontur yakaladı: duvara yakın, tavana asılmış, devasa gri-sarı bir yapı. Kat kat kabarık, adeta kağıttan yapılmış gibi bir küf fragmentiydi. Sesler işte oradan geliyordu.
Yaklaştığımda ışığı tutarlı bir şekilde yönlendirdim ve küfümsü yığının içindeki hareketi gördüm. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi; o kararsız hareketleşme anı, tahmin edemeyeceğim bir tepkiyle beni korku içinde çatıdan kaçırdı. Dışarı çıkarken, aniden çıkan keskin bir vızıltı eşliğinde soluğum düğümlendi.
Neyse ki, o andan zarar görmeden kurtuldum. Ama hissettiğim korku, içgüdüsel ve ilkel bir tüyler ürpertilikti. Oradan öğrenmek zorunda kaldığım gerçeği duyduğumda dizlerim boşaldı: karşımdaki şey dev bir eşek arısı yuvasıydı.
Eşek arılarının tehlikesi hafife alınmaz. Sokmaları yalnızca can acıtmakla kalmaz, aynı zamanda anafilaktik şoka dahi yol açabilir—hele ki benim gibi bu tür alerjisi olanlar için. Arılar bal arılarından farklı olarak defalarca sokabilir ve kendilerini tehdit altında hissettiklerinde birlikte, aynı anda saldırıya geçerler. Böyle bir yuvalara yanlışlıkla yaklaşırsanız, dakikalar içinde onlarca, hatta yüzlerce sokma riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Genellikle bu böcekler korunaklı, sıcak ve kuru alanları—çatı katlarını, tavan boşluklarını, bina çatılarının altlarını—yuvaya çekerler. Muhtemelen yaz başında sessizce yerleşmişlerdi; ben fark etmedim, ama onlar dikkat çekmeden yuvalarını kurmaya çoktan başlamıştı.