Terk edilmiş bir köpek yavrusu bulduğumu sanmıştım
Soğuk bir sabahın erken saatlerinde, sessiz bir patikada yürürken ona rastladım. Kırağıyla kaplı çimenlerin üzerinde sımsıkı kıvrılmış halde, minik, yeni doğmuş bir yavru köpeğe benziyordu; pembe, tüysüz ve neredeyse hiç kıpırdamıyordu.
O kadar narindi ki nefes alıp almadığını anlamak zordu. İçgüdüsel olarak onu atkımla sarıp eve koştum, onu sıcak bir lambanın altındaki bir ayakkabı kutusuna koyup doğruca en yakın yaban hayatı kurtarma merkezine götürdüm.
Ekip, şaşkınlıkla etrafına toplanmış, hangi türe ait olduğunu anlamaya çalışıyordu. Uzmanlara danıştıktan sonra beklenmedik bir şey keşfettiler: Yavru bir köpek değil, sadece birkaç günlük yeni doğmuş bir evcil tavşandı.
Bölgede tavşan yuvası, evcil hayvan sahibi veya yetiştirici bulunmadığı için, böylesine savunmasız bir yavrunun nasıl tek başına kaldığını kimse açıklayamıyordu.
Bir çiftin merkeze ulaşarak golden retriever cinsi köpeklerinin o sabah küçük bir şey aldığını ve kendilerine getirmeye çalıştığını söylemesiyle gizem daha da derinleşti.
Eski bir oyuncak olduğunu sanmışlardı ve daha sonra benim bulduğum küçük hayvanın aynısını bulduğunu fark etmemişlerdi.
Bir bakıma, biri bir köpeğin, diğeri bir yabancının yaptığı iki iyilik, bu yavru tavşana normalde asla sahip olamayacağı bir şans vermişti.
Merkez ona Willow adını verdi ve geldiği andan itibaren sürekli yoğun bakıma ihtiyaç duydu. Personel ona özel mama verdi, ateşini ölçtü ve kayıp annesinin sıcaklığını taklit etmek için onu bir kuluçka makinesinde tuttu.
Yavaş yavaş ama emin adımlarla Willow güçlenmeye başladı.
Sonraki birkaç hafta boyunca Willow’un dramatik bir şekilde değiştiğini gördük. Derisi kalınlaştı, yumuşak bir kürk belirmeye başladı ve sonunda gözleri açıldı, merak dolu, göz alıcı mavi-gri gözleri ortaya çıktı.
Kurtarma ekibi ilerlemesini internette paylaşırken, topluluktan ve dünyanın dört bir yanından insanlar iyileşmesini sevinçle takip etti. Willow, en küçük canlıların bile yeterli sevgi ve özveriyle zorluklara meydan okuyabileceğini herkese hatırlatarak bir umut sembolü haline geldi.
Onu ilk bulduğumdan bir yıl sonra, merkez beni tekrar ziyarete davet etti. Nazik ve minyon bir tavşan görmeyi bekliyordum. Ancak karşımda şaşırtıcı derecede büyük bir Flaman Devi kırması duruyordu; dünyanın en büyük tavşan ırklarından biri.
Willow bana doğru güvenle sıçradı ve sanki bir zamanlar onu koruyan atkısının sıcaklığını hâlâ hatırlıyormuş gibi elimi dürttü.
O gün merkezden ayrıldığımda, basit bir anın nasıl bir şefkat zincirini tetiklediğini görünce çok duygulandım. Willow’un hayatta kalması tek bir kişiye değil, birçok kişiye bağlıydı: Bir köpeğin hassas içgüdüleri, durmaya istekli bir yoldan geçen ve onun gelişmesine yardımcı olmaya kararlı, özverili bir kurtarma ekibi.
Willow bugün rahat ve mutlu bir hayat yaşıyor, merkezin fotoğraflarında sıklıkla sepetlere yerleştirilmiş, taze sebzeler kemirirken veya kafesinin etrafında zarifçe koşarken görülüyor.
Onun yolculuğu, sıra dışı hikayelerin sıradan bir sabahta yapılan küçük, sessiz iyilik hareketleriyle başlayabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısı.

Son yorumlar