Üç beş kuruş kazanmak için çilek yetiştiririm

Sepet elimdeydi, içine tane tane dizmiştim çilekleri. Torunlarım yesin diye, üç beş kuruş kazanayım diye… Günün sıcağı basmadan her şey yolunda gidiyordu.

Derken parlak bir araba yanaştı yanıma. Camı indi. İçinden genç bir iş adamı bağırdı:
“Burada durma, trafiği tıkıyorsun!”

O an içim daraldı, yüreğim ezildi. Dedim ki kendi kendime, “Keşke bir avuç alsa, annesine götürse… Bana da bir hayır dua kalsa.” Tam söyleyecektim, yüzü taş gibi kesildi.

Birden sepeti kaptı, kapak gibi savurdu sokağa. Çilekler saçıldı oraya buraya… Bunca emek, bunca alın teri, rüya misali dağılıp gitti yolun üstüne. Elleriyle toplarken torunlarım geldi gözümün önüne; “Dedem çilek getirdi” diye sevinçle koşuşmaları… O hayal paramparça oldu.

Tam çömeldim, çilekleri kurtarmaya uğraşıyordum ki kalabalık toplandı. Kimisi “Yazık adama” dedi, kimisi “Bunu da yaptın ya, helal olsun!” diye öfkeyle haykırdı. Ama benim kulaklarım uğulduyordu.

Ve işte o anda… Bir cip yanaştı. İçinden ağır adımlarla yaşını almış, saçları kırçıllı bir adam indi. Kalabalık birden sustu, fısıltılar arasında şu söz dolaştı:
“Bu onun patronu!”

Genç iş adamının yüzü kireç gibi oldu. Başını eğdi, elleri titredi. Patron çileklere baktı, sonra bana döndü. Yavaş ama çok sert bir sesle sordu:
“Bunu sen mi yaptın?”

Genç, kekeleyerek,
“Şey… Trafiği tıkıyordu… ben sadece…” diyebildi.

Patron o an öyle bir baktı ki, yüreğimin sızısı hafifledi. Sesini yükseltmeden ama tokat gibi sözlerle konuştu:
“Senin için trafiği tıkayan bu adam değil. Senin vicdanının körlüğü! Bir avuç çileğe kıyamayan, milyonluk işte nasıl doğru duracak?”

Sonra eğildi, yerden bir avuç ezilmiş çileği aldı. Ellerine bulaşan kırmızı suyla bana uzattı:
“Amca, bu senin alın terin. Bunun bedelini sana ödeten değil, yapan ödeyecek.”

Ardından genç adama döndü:
“Seninle işimiz bitti. İnsanlığı bilmeyen, ticareti de bilmez.”

O genç olduğu yere çöktü, dizlerinin üstüne. Kalabalık nefesini tuttu. Ben ise gözlerim dolarak sadece şunu diyebildim:
“Evladım, Allah büyük… Yere düşen şu çileklerim, senin adaletine şahit olsun.”

O gün çileklerimi topladım ama biliyordum: Asıl toplanan çilekler değil, insanların yürekleriydi.